Sahideniz

Sosyal Medya Takip

7 Mart 2016 Pazartesi

Pembeleşen yalnızlık

Yalnızlık

 Yalnızdım. Mevsim bahardı yürüdüğüm yollarda... Ve pembe bir güle rastladım gün batımına az bir zaman kala. O da yalnızdı, yemyeşil dalların arasına sinmiş bir halde tek başına... Diğer güllerin ona selam vereceği günü bekliyor gibiydi. Batmakta olan güneşin solgun ışıklarıyla tutunuyordu hayata. Yalnızlıktan hoşnut olmadığı belliydi. O, dalının ilk gülüydü. Dışarıdan bakınca katmer katmer yaprakları neşe salıyor gibiydi dünyaya; ama yalnızdı işte bir başına...

 Bir süre sessizce bu pembe gülü izledim ve düşündüm... Onu dalından koparmak istedim. Sonra durdum, " Bu ona acı verir mi?" diye sordum kendime. İkimiz de yalnızdık, bu güzel çiçeği evime götürürsem arkadaş olabilirdik. Ben ona sevgimi verirdim o da bütün güzelliğiyle odamı şenlendirirdi. O hoş kokusuyla tamamlardı kalbimin eksik kalan yanını. 

 Sanırım bencil davranmıştım. Onu yemyeşil yaprakların arasından çekip almış olmam bunu gösteriyor gibiydi. Eve döndüğümde akşam olmuştu. Zamanın akşam olması önemli değildi; çünkü kalbim bir güneş gibi sıcaklık saçıyordu etrafa.

 Anlaşılan o ki pembe gül de beni sevmişti. Günler geçmesine rağmen yapraklarını dökmemesi bunu gösteriyor olmalıydı. Fakat biliyordum, bunun bir sonu olacaktı. Akıllı davranmalıydım, varlığını devam ettirmesi için onu korumalıydım. Yalnızlığımı paylaştığım bu güle güzel bir son hazırlamalıydım.

 Ve haftalar sonra başardım... Bir şeyleri başarmak için sadece sevmek yetmiyordu elbette. Emek vermek, özen göstermek, nazik davranmak gibi sorumluluklarım vardı bu süreçte. Dört yıl önce başlayan arkadaşlığımızı birkaç haftalık emekle korumayı başarmıştım. Pembe gülü dikkatle kurutmuştum. Bencillikle başlayan yalnızlık serüvenim hayatım boyunca unutamayacağım bir deneyime dönüşmüştü.

 Anladım ki yalnızlığı aşmak sevmeyi gerektiriyordu. Sevecek bir şeyler bulduğumuz sürece yalnızlığımız azalıyordu.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder